İlk başta, insanlar 140 karakterle ne ifade edebilirlerki, bu site tutmaz söylemleri arasında doğan twitter bugün dünyada yaklaşık 180 milyon kayıtlı kullanıcıya sahip dev bir paylaşım sitesi haline geldi. Bunun sonucunda insanların bu kadar yoğun vakit geçirdiği her sanal ortam gibi Twitter da art niyetli insanlar için saldırılacak platformlardan biri artık.
İnsanların twitter da eğlendiği muhakkak. Tabi bu eğlenceden can sıkıcı olayların çıkmaması için alınması gereken bazı önlemler alınmalı. Can sıkabilecek olaylardan en tehlikelisi uygulamalara verdiğiniz izinler.
Özellikle de güvenilir olmayan kaynaklardan gelen linklere tıkladığınızda "tıklayın profilinize kim bakmış görün", "tıklayın Türkiye de twitterda kaçıncı sıradasınız öğrenin" tarzı başlıklar insanları cezbedebilmekte.
Bu linklere tıkladığınızda twitter sizden izin ister ve kullanıcı adı ile şifrenizi girmenizi bekler. Siz de bu bilgileri girip onay verdiğinizde artık karşıdaki uygulamaya twitter hesabınızın kontrolünü devretmiş bulunuyorsunuz.
Bu tip uygulamalar kesinlikle şifrenizi öğrenemezler ama hesabınıza girebilmesi için zaten şifrenize ihtiyaç da duymazlar. OAUTH protokolünün çalışması sonucu oluşan özel bir kimlik doğrulama sistemi ile uygulama sizin twitter hesabınıza erişebilir, twitlerinizi okuyabilir, sizin adınıza twit atabilir ve DM (Direct Message) olarak adlandırılan özel mesajlarınıza erişebilir.
Bu noktadan sonra kendisini sizin adınıza attığı twitlerle ortama yayması hiç de problem olmayacaktır !
Peki bu tip programlara izin hakkı verdiniz ama şimdi endişe duyup bu hakkı kaldırmak istiyorsunuz. O zaman yapmanız gereken adımlar şu şekilde:
-Twitter hesabınıza giriş yaptıktan sonra Profile-Settings kısmına tıklayın.
-Açılan sayfada Applications sekmesine tıklayın.
-Şu anda karşınızda hesabınıza giriş izni verdiğiniz uygulamaların bir listesi çıkacaktır. Buradan şüphe ettiğiniz ya da artık hesabınıza giriş izni vermek istemediğiniz uygulamaların yanındaki "Revoke Access" seçeneğine tıklayarak bu izinleri iptal edebilirsiniz.
Unutmayın: Elbetteki her uygulama art niyetli değildir ama dediğim gibi bu tip uygulamalar bi yerde özelinize de iştirak etmiş oluyorlar !
İkinci bir güvenlikte twitter a girerken kullandığınız adres, normalde http://www.twitter.com adresini kullanarak giriş yapabilirsiniz, ancak twitter uzun bir süredir https güvenli protokolünü de desteklemektedir. Dolayısı ile https://www.twitter.com adresinden giriş yapmanız daha güvenli olacaktır. Bu protokol yazdıklarınızı ve size gelenleri şifreleyerek karşı tarafa gönderdiğinden sisteminizdeki bazı virüs yada trojen lere karşı sizi daha korumalı kılacaktır.
27 Ağustos 2011 Cumartesi
2 Temmuz 2011 Cumartesi
Hayat, az sonra... Ama önce özet...
Doğdum, doğduğumu güneşi gördüğüm anda anladım, elimi uzatmaya çalıştım, çocuktum, farkına varamadım uzak olduğunun, sonra bıraktım seyretmeye daldım, emeklemeye başladım, ayağa kalktıkça düştüm, bazen oturdum, genelde uyudum, okul başlıyo dediler gittim, defter kitap verdiler, yaz dediler yazdım oku dediler okudum, zaman zaman sıkıldım, gün geçtikçe büyüdüm, bi dünya varmış dışarıda kocaman onu gördüm, sınav var dediler, çalıştık kazandık, üniformayı atma vakti gelmiş, meğer hayat denen canavar şimdi dirilmiş...
Sevdim, sevildim, belki sevildiğimi zannettim, belki sevilecek kadar sevmedim, belki de severken sevilmek istedim, ama biliyorumki hep gerçekten sevdim, sadece sevdim, umutlarım vardı, yada kendi yalanlarımdan oluşturduğum hayallerim, kırıldım, gün geldi ağladım, sonra yine ağladım, zaman zaman mutlu da oldum, gülümsedim, bazen içten gelerek, bazen inadına, hor görmedim, kıskanıldım, yeri geldi kıskandım...
Yağmuru çok sevdim, karı sadece ilk yağdığında, sonbaharın sarısını aldım, baharın yeşiline kattım, kendi oluşturduğum kışda üşüdüm, yazımı sıcak tutayım derken yandım, pes etmedim, baş kaldırdım, ama hakedene, yüreğimi adadım, yüreğin değerini bilene, yaşadım, her çeşidini tanıdım, bana göre değil derken benimle tanıştım, beni, beni ben yapan senlere adadım, senleri sevdim, bazen de o senler tarafından sevildim, terkedildim, istenmedim, istemeyen de sağolsun dedim, arkamı hiç dönmedim, sırtını dönene hep seslendim, duyanı oldu duymayanı, belki de duymak istemeyeni...
Okudum, gezdim gördüm, yeri geldi yeter dedim, yetmez dedi hayat, al sana bi tane daha, tekrar emeklemek istedim, yeniden başlamak, geri gitmek geldi içimden, çocuk olmak tazeden, içim yangın yeri iken, yana yana su isterken, susuz yağmurlara bile hasretken, zaman geçerken, düşündüm, düşündükçe büyüdüm, çekilip bi köşeye indiğim hayat sahnesini seyre daldım, başımı omuz yerine boşluğa dayadım, boşluktan medet umarken, gelen geçenin derdine tanıklık yaptım, gel gitler içinde yaşadım, yaşadıkça yazdım, yazdıkça yaşadım......
Sevdim, sevildim, belki sevildiğimi zannettim, belki sevilecek kadar sevmedim, belki de severken sevilmek istedim, ama biliyorumki hep gerçekten sevdim, sadece sevdim, umutlarım vardı, yada kendi yalanlarımdan oluşturduğum hayallerim, kırıldım, gün geldi ağladım, sonra yine ağladım, zaman zaman mutlu da oldum, gülümsedim, bazen içten gelerek, bazen inadına, hor görmedim, kıskanıldım, yeri geldi kıskandım...
Yağmuru çok sevdim, karı sadece ilk yağdığında, sonbaharın sarısını aldım, baharın yeşiline kattım, kendi oluşturduğum kışda üşüdüm, yazımı sıcak tutayım derken yandım, pes etmedim, baş kaldırdım, ama hakedene, yüreğimi adadım, yüreğin değerini bilene, yaşadım, her çeşidini tanıdım, bana göre değil derken benimle tanıştım, beni, beni ben yapan senlere adadım, senleri sevdim, bazen de o senler tarafından sevildim, terkedildim, istenmedim, istemeyen de sağolsun dedim, arkamı hiç dönmedim, sırtını dönene hep seslendim, duyanı oldu duymayanı, belki de duymak istemeyeni...
Okudum, gezdim gördüm, yeri geldi yeter dedim, yetmez dedi hayat, al sana bi tane daha, tekrar emeklemek istedim, yeniden başlamak, geri gitmek geldi içimden, çocuk olmak tazeden, içim yangın yeri iken, yana yana su isterken, susuz yağmurlara bile hasretken, zaman geçerken, düşündüm, düşündükçe büyüdüm, çekilip bi köşeye indiğim hayat sahnesini seyre daldım, başımı omuz yerine boşluğa dayadım, boşluktan medet umarken, gelen geçenin derdine tanıklık yaptım, gel gitler içinde yaşadım, yaşadıkça yazdım, yazdıkça yaşadım......
Geçmişten bir derleme...
Yürüyorum yavaş ve dalgın adımlarla, kalabalık ama yalnızlık kokan bir kaldırımda, burnumun ucunda birden bire bir ıslaklık hissediyorum, bu, havadan düşen bir su tanesi olsa gerek, nereden geldiğini anlamaya çalışırken bir damla daha, yüzümü gökyüzüne kaldırdığımda yüzümün her noktasına çarpıyorlar hızlı hızlı, gökten yine bir güzellik yağıyor, yine yağmur başlıyor ... Islanmamak için kaçmaya başlıyorum, yağmurun en şiddetli anında, birden duruyorum yolun ortasında, gökten ya sen yağıyorsan diye, o seninle tanıştığım, deli gibi ıslandığım güzel gün geliyor aklıma, ya hala oradaysam, o zaman neden kaçayım diyorum senden... duruyorum öylece, insanlar kaçışırken ben keyfini çıkarmaya çalışıyorum... gök gürlüyor, önce korkuyorum, sonra yine sen geliyorsun aklıma rahatlıyorum, gökten ya sen yağıyorsan diye... Yağmuru çok seviyorum artık, hızlıca düşen yağmur taneleri, birden ortaya çıkan gökkuşağı misali, sen oluveriyorsun diye...
-----------------------------------------------------------------------------
-----------------------------------------------------------------------------
-----------------------------------------------------------------------------
-----------------------------------------------------------------------------
Yemyeşil bir kırda birbirinden güzel çiçekler arasında otururken tek başına, hafif esen rüzgarın savurduğu başakların başları selamlar rüzgarın içindeki hüzünleri, mutlulukları, yaşanmış ya da yaşanacak olan hikayeleri... böyle bir anda gözünün önünde uçuşmayan başlayan rengarenk bir kelebek dağıtır dikkatini, kanadındaki mucizeye dalarsın hafifçe, bilirsinki her renk ayrı bir güzellikten gelmedir, umuttur aslında o güzel kelebek, ve bu güzelliğin sana denk gelmesi o günün sana özel bir sevincidir, ve bu sevinç güzel yüzünde güzel bi gülümseme yaratır, daha da güzelleşir çehren....
İşte o kelebeğin gülümsemesi tadında bir gülümseme yaratması dileği ile.... günaydın...
Sessiz bir anımda, sıkıntılıyken sesim kesildiğinde, içimden gelenlerin haykırışı oluyorsun aniden,
gönlümün dar sokaklarına birdenbire gelen bahar oluveriyorsun, karları eritiyor, yollarını açıyorsun,
özlemlerim, özleşmelerimin oluyorsun, gece hayallerimin güzel misafiri, dünyamı döndüren güç oluyorsun,
suskunluğumu bozmamım tek nedeni, başımı kaldırışımın sebebi oluyorsun... Onun için, bugünlerde dinlediğim tek insan olarak, bana benim bu huysuz anlarıma rağmen yardımcı olduğun için, desteğin için teşekkürler...Deniz, çarşaf çarşaf maviliğinde hafif hafif dalgalanmakta,
üstelik, üzerine düşen güneşin ışıklarını en zarif haliyle yansıtarak,
uzaktan sesi gittikçe azalan gölge gibi simsiyah bir gemi geçiyor,
seyrek dumanı, içinde binlerce hikayesi ile...
Doğanın sessizliğinde güzel bir bayan ayaklarını uzatmış seyrediyor bu olan biteni,
hemen deniz kıyısının dibinde, duruluğu sanki denizden gelmişçesine...
Derken kıyıya vuran dalgalar biraz daha şiddetleniyor,
her vurduklarında getirdikleri şişenin bir parçası daha görünüyor,
dalgaların nihayet kıyaya getirdikleri bir şişe ve içinde küçük bir not,
denizin kıyısındaki güzel, şişeyi açar ve notu okumaya başlar:
"Deniz mavisinin huzurunu taşıyan bu duru güzel için,
kendi tatlılığı tadında bir günaydın sakladım şişenin içine,
okuduğunda denize doğru gülümsesin diye,
günaydın gün güzeli..."
27 Mayıs 2011 Cuma
Hayat bir lunapark.. Ama hiçbir oyuncağa güvenme...
Hayat kocaman bir lunapark aslında, içinde gezip keyif aldığınız yeşillikleri, salıncakları, atlı karıncaları, oturup dinlendiğiniz bankları, korktuğunuz korku tünelleri, hissettiğiniz heyecan mı endişe mi korku mu anlamadığınız roller coaster ları olan dev bir lunapark...
Giriş ücretini sizin yerinize anne babanız ödemiştir zaten... İlk önce güzel bir bank bulup oturursunuz, pek bir şeyin farkında olmadığınızdan etrafı seyredersiniz, hangisine binsem hangisine binsem derken en güvenli zannettiğinize, atlı karıncaya koşarsınız... Bir iki tur herşey güzel derken elinizi bir an boşluğa atar sendelersiniz, o ise size elini uzatmaz ve düşersiniz, dizinizdeki ilk yara ile tanışırsınız... Yine o en baştaki banka gider biraz ağlarsınız, anneniz okşar öper babanız bişey olmaz çocuğum der susarsınız...
Derken biraz büyür daha güzelini istersiniz, gözünüze o kocaman salıncağı kestirir ona koşarsınız... İleri geri herşey harika derken, arkadan hiç ummadığınız biri öyle bir iterki sizi, dengeniz bozulur düşersiniz, dizinizdeki yaraya tam da yeni alışmışken kolunuzu dirseğinizi kanatırsınız, bankınıza geri döner oturur ağlarsınız, bu kez anneniz de okşamaz, öpmez... kendi kendinize bir süre sonra susarsınız...
Biraz daha büyürsünüz, etrafı gezerken biriyle tanışırsınız, size çok heyecanlı gelir, seversiniz, birlikte eğlenelim dersiniz.. Gel der korku tüneline girelim, önce reddedersiniz, sonra gözlerinize bakarsınız, ben seni korurum der, aldanırsınız, tünele girer ve karanlıkta ilerlersiniz... Korkunç yaratıklar, size zarar vermek isteyen değişik canlılar, ürkütücü ışıklar çıkar önünüze her bir adımda, elinizi uzatırsınız, tünele girdiğiniz o kişiyi bulamazsınız, seslenirsiniz duyuramazsınız, koşarak çıkmaya çalışırsınız, sağa sola çarpa çarpa ışığı bulursunuz... Dışarı çıktığınızda nefes nefese kalmışsınızdır, ağlayarak yine bankınıza dönersiniz... Nasıl inanırım ki dersiniz, birazda içten ağlamayı öğrenirsiniz, artık bunu kimse görmüyor diye her aklınıza geldiğinde içinize ağlarsınız, yorulduğunuzda da ağladığınızda da koşup oturduğunuz bankınızda...
Derken biraz daha büyürsünüz... Artık herşeyi öğrendim dersiniz... Kalkıp biraz daha gezeyim diyerek yola koyulursunuz, korku tünelinin önünden geçerken bile dimdiksinizdir, ilerideki çığlıkları duyar oraya yönlenirsiniz, raylar üzerinde ufak bir tren, metrelerce yükseğe çıkıyor ve son sürat aşağı iniyor.. O dimdik haliniz, özgüveniniz biraz sarsılır... Ama son oyuncaktır, denemek istersiniz, kararsızsınızdır.. Derken sırtınızda bir el ve hayırdır korktunuz mu, çok eğlencelidir, birlikte binelim istersen diyen yabancı bir ses... Döner bakarsınız yabancı elin yabancı bir yüzü... Aklınıza korku tüneli gelir, ama bir kez daha güvenmek istersiniz, peki dersiniz...
Yolculuk başlar, bu kez her şey çok farklıdır, o korku ve heyecan dolu yolda eli hep omzunuzdadır, savurucu virajlarda size sarılır... çok mutlusunuzdur, bu sefer buldum galiba iyi birini dersiniz, yolculuk biter.. tren durur... yere inersiniz, heyecan korku gitmiş, içinizde geriye bir tek mutluluk kalmıştır... derken görüşürüz çok sağol der o yabancı ses, yüzüne bakarsınız, bitti mi dersiniz içinizden, kendine iyi bak, eğlenceliydi gerçekten der ve gider güvendiğiniz ikinci yabancı...
İçinize ağlarsınız bankınıza döner... dizinizdeki yaralar kabuk bağlamış iyileşmiş, kolunuzda dirseğinizde çizik dahi kalmamış, göz yaşlarınız bitmiştir, ama içiniz paramparçadır... gözyaşlarınız içinize dolmuştur... bu kadar yeter dersiniz, bankınıza uzanır düşünmeye başlarsınız... Nerede hata yaptım? Artık çok geçtir, ışıklar söner, bekçi gelir ve dışarı çıkmanız gerektiğini söyler... Bankınızdan ayrılırsınız, anne babanızın giriş ücretini ödediği o kapıdan, bütün heyecanlarınızı, korkularınızı, mutluluklarınızı, gözyaşlarınızı içeride bırakarak sessizce çıkar gidersiniz....
Korku tüneline bineceğiniz kişiyi de, roller coaster a bineceğiniz kişiyi de iyi seçin... Sallanırken arada arkanıza bakmayı ihmal etmeyin... Atlı karıncayı sevin, ama üzerindeyken tek başınıza olduğunuzu unutmayın, en önemlisi de hep geri dönüp dinlendiğiniz o bankı çok ama çok iyi seçin... Giriş çıkış kapısını, bekçinin gelme zamanını dert etmeyin, onları zaten değiştiremez, seçemezsiniz...
Giriş ücretini sizin yerinize anne babanız ödemiştir zaten... İlk önce güzel bir bank bulup oturursunuz, pek bir şeyin farkında olmadığınızdan etrafı seyredersiniz, hangisine binsem hangisine binsem derken en güvenli zannettiğinize, atlı karıncaya koşarsınız... Bir iki tur herşey güzel derken elinizi bir an boşluğa atar sendelersiniz, o ise size elini uzatmaz ve düşersiniz, dizinizdeki ilk yara ile tanışırsınız... Yine o en baştaki banka gider biraz ağlarsınız, anneniz okşar öper babanız bişey olmaz çocuğum der susarsınız...
Derken biraz büyür daha güzelini istersiniz, gözünüze o kocaman salıncağı kestirir ona koşarsınız... İleri geri herşey harika derken, arkadan hiç ummadığınız biri öyle bir iterki sizi, dengeniz bozulur düşersiniz, dizinizdeki yaraya tam da yeni alışmışken kolunuzu dirseğinizi kanatırsınız, bankınıza geri döner oturur ağlarsınız, bu kez anneniz de okşamaz, öpmez... kendi kendinize bir süre sonra susarsınız...
Biraz daha büyürsünüz, etrafı gezerken biriyle tanışırsınız, size çok heyecanlı gelir, seversiniz, birlikte eğlenelim dersiniz.. Gel der korku tüneline girelim, önce reddedersiniz, sonra gözlerinize bakarsınız, ben seni korurum der, aldanırsınız, tünele girer ve karanlıkta ilerlersiniz... Korkunç yaratıklar, size zarar vermek isteyen değişik canlılar, ürkütücü ışıklar çıkar önünüze her bir adımda, elinizi uzatırsınız, tünele girdiğiniz o kişiyi bulamazsınız, seslenirsiniz duyuramazsınız, koşarak çıkmaya çalışırsınız, sağa sola çarpa çarpa ışığı bulursunuz... Dışarı çıktığınızda nefes nefese kalmışsınızdır, ağlayarak yine bankınıza dönersiniz... Nasıl inanırım ki dersiniz, birazda içten ağlamayı öğrenirsiniz, artık bunu kimse görmüyor diye her aklınıza geldiğinde içinize ağlarsınız, yorulduğunuzda da ağladığınızda da koşup oturduğunuz bankınızda...
Derken biraz daha büyürsünüz... Artık herşeyi öğrendim dersiniz... Kalkıp biraz daha gezeyim diyerek yola koyulursunuz, korku tünelinin önünden geçerken bile dimdiksinizdir, ilerideki çığlıkları duyar oraya yönlenirsiniz, raylar üzerinde ufak bir tren, metrelerce yükseğe çıkıyor ve son sürat aşağı iniyor.. O dimdik haliniz, özgüveniniz biraz sarsılır... Ama son oyuncaktır, denemek istersiniz, kararsızsınızdır.. Derken sırtınızda bir el ve hayırdır korktunuz mu, çok eğlencelidir, birlikte binelim istersen diyen yabancı bir ses... Döner bakarsınız yabancı elin yabancı bir yüzü... Aklınıza korku tüneli gelir, ama bir kez daha güvenmek istersiniz, peki dersiniz...
Yolculuk başlar, bu kez her şey çok farklıdır, o korku ve heyecan dolu yolda eli hep omzunuzdadır, savurucu virajlarda size sarılır... çok mutlusunuzdur, bu sefer buldum galiba iyi birini dersiniz, yolculuk biter.. tren durur... yere inersiniz, heyecan korku gitmiş, içinizde geriye bir tek mutluluk kalmıştır... derken görüşürüz çok sağol der o yabancı ses, yüzüne bakarsınız, bitti mi dersiniz içinizden, kendine iyi bak, eğlenceliydi gerçekten der ve gider güvendiğiniz ikinci yabancı...
İçinize ağlarsınız bankınıza döner... dizinizdeki yaralar kabuk bağlamış iyileşmiş, kolunuzda dirseğinizde çizik dahi kalmamış, göz yaşlarınız bitmiştir, ama içiniz paramparçadır... gözyaşlarınız içinize dolmuştur... bu kadar yeter dersiniz, bankınıza uzanır düşünmeye başlarsınız... Nerede hata yaptım? Artık çok geçtir, ışıklar söner, bekçi gelir ve dışarı çıkmanız gerektiğini söyler... Bankınızdan ayrılırsınız, anne babanızın giriş ücretini ödediği o kapıdan, bütün heyecanlarınızı, korkularınızı, mutluluklarınızı, gözyaşlarınızı içeride bırakarak sessizce çıkar gidersiniz....
Korku tüneline bineceğiniz kişiyi de, roller coaster a bineceğiniz kişiyi de iyi seçin... Sallanırken arada arkanıza bakmayı ihmal etmeyin... Atlı karıncayı sevin, ama üzerindeyken tek başınıza olduğunuzu unutmayın, en önemlisi de hep geri dönüp dinlendiğiniz o bankı çok ama çok iyi seçin... Giriş çıkış kapısını, bekçinin gelme zamanını dert etmeyin, onları zaten değiştiremez, seçemezsiniz...
20 Mayıs 2011 Cuma
Öylesine bir hüzün çöktüğünde...
Gözünü hafifçe araladı, şöyle bir tavanı süzdü, bugün ilk defa alarm çalmadan uyanmıştı, yerinden yavaş yavaş doğruldu, sanki bütün gece uyumamış da ağır bir işte çalışmışçasına yorgun hissediyordu kendini. Derken alarm çaldı, susturdu, lavaboya gitti yüzünü yıkadı, aynaya baktı, hızlı nefes alışlarının oluşturduğu buğuları silmeye bile çalışmadı, yüzünü görememeye başladığı anda aynadan ayırdı yüzünü. Dünden hazırladığı kıyafetlerini giydi ve kapıdan dışarı çıktı. Genç kız güneşin ışıkları altında kafası önde yürümeye başladı.
Alarm çaldı, önce erteledi, sonra ikinci çalışta oflayarak kalktı, gözünü ovuşturdu, bi daha yattı, geç kalmayayım bari bugün diyerek tekrar kalktı. Derken aklına bugünün önemi geldi, hemen lavaboya koştu, yüzünü buz gibi suyla yıkadı, eline ne geçerse giydi ve koşarak dışarı çıktı. Güneşi fark etmedi bile, kalın montunun ağırlığına da aldırmadan hediye dükkânına doğru hızla yola koyuldu genç delikanlı.
Genç kız her zaman önünden geçtiği parktaki çocuk seslerini bugün duymuyordu adeta, kafasındaki düşünceler o kadar yoğundu ki, o kadar ağır geliyordu ki, bi yerlere oturup dinlenmek geçiyordu içinden. Ama yapamazdı, işine yetişmeliydi. Durağa ulaştı, şanslıydı otobüsü hemen geldi, bindi, her zamanki koltuğu yine boştu, oturdu, kafasını cama dayadı ve tekrar kendisini düşüncelerine bıraktı.
Genç delikanlı, hediye dükkânına girdiği anda hemen siparişini sordu, nihayet son günde gelmişti kız arkadaşının en sevdiği ayakkabıları, harika, bunları çoktandır istiyordu, eminim bayılacak dedi satıcıya, hemen güzel bir paket yaptırdı. Dükkândan çıktığında inanılmaz mutluydu, alternatif bir hediyeyle vakit kaybetmeyeceği için kendine biraz daha zaman ayırabilirdi, bugün işe yürüyerek gitmeyi tercih etti. Bu havada montunu aldığını daha yeni fark etti, önce çıkarmak istedi, sonra bu montu da kız arkadaşının hediye ettiği geldi aklına, çıkarmadı, gülümsedi, devam etti.
Cama dayadığı başını hiç ayırmadan devam ettiği otobüs yolculuğunda bir ara elinin uyuştuğunu fark etti, diğer eliyle hissetmeye çalışırken yüzüğüne dokundu, başını camdan ayırdı, yüzüğe dikkatlice baktı, erkek arkadaşının evlenme teklif ettiği gün ki hali geldi aklına, çok mutluydu o gün, gülümsedi, ama bu sefer acı acı, ve yüzüğü çıkardı cebine koydu, anlam veremediği düşüncelerine tekrar daldı, başını cama koyarak.
Genç delikanlı, işine vardığında masasına oturdu, her sabahki gibi kız arkadaşı ile olan fotoğrafının tozunu aldı, uzun uzun baktı, gülümsedi, ona evlenme teklif ettiği günün üzerinden geçen 1. ayı bu gece kutlayacaktı, üstelik kız arkadaşının böyle bir kutlamadan haberi bile yoktu, çünkü evlenene kadar böyle bir kutlama yapmayacaklarına söz vermişlerdi, kendi dayanamadı, inandı, bu gece çok güzel olacaktı.
Genç kız birden doğruldu, kapıya yöneldi, aslında daha durağına gelmemişti, düğmeye bastı ilk durakta indi. Yüksek yamaçlı bir tepenin seyir yerine doğru yürüdü. Burası evlenme teklifi aldığı yerdi. Manzarası müthiş ama yüksekliği bir o kadar da ürkütücüydü. Tam kıyıya oturdu, rüzgârın gözünün önüne set yaptığı saçlarına bile aldırmadı, uzun uzun ileriye baktı.
Artık kız arkadaşının işe ulaştığını düşünen delikanlı, onu aramak istedi, sonra on dakika daha bekleyeyim belki kahvaltı yapıyordur dedi. Telefonu masasına geri koydu.
Kız düşüncelerden bir an arınıp derin bir nefes alıp verdi, sonra bi daha, ve bi daha. Ayağa kalktı, cebine koyduğu yüzüğü çıkardı telefonu ile birlikte yere koydu, bitmiş bir haldeydi, tükenen enerjisini son kez tetikledi ve usulca beni affet dedi, kendini uçuruma bıraktı. Tepeden yükselen haykırışı kimse duymadı, çünkü bu haykırışların en sessiziydi. Rüzgârın hafif esintisinin yarattığı alçak uğultu sesini bir telefon melodisi bozdu. Telefon çaldı, çaldı, çaldı…
7 Nisan 2011 Perşembe
Cep Telefonunuz İle Kredi Kartına, Toplu Taşıma Biletlerine Son...
Şu anda çok sık duymasanız da yakında adını çok kez duyacağınız bir teknolojiden, NFC'den bahsetmek istiyorum sizlere.
Tam açılımı Near Field Communication, yani Yakın Alan İletişimi olan NFC teknolojisi, uyumlu cihazların çiplerinde mevcut olan ve yaklaşık 1-3 cm uzaklıktaki nesnelerle çok hızlı bir şekilde anlık iletişim kurabilme yeteneği gösteren bir özelliktir.
Aslında NFC temassız kartlarda kullanılmaktadır. Ancak asıl bu teknolojiyi yayacak olan ise aynı tekniğin cep telefonlarına girmesi olacak. Şu anda bazı mobil cihazlarda altyapı zaten mevcut. Beklenen bu altyapının kredi kartı ödemeleri, uçak bileti alımı, toplu taşıma gibi alanlarda uygulanmaya başlanması.
Sistemin çalışma mantığı ise basit, aynı TC kimlik numaranız gibi NFC uyumlu cihazlarında özel bir numarası mevcut, bu numaralar sahipleri ile eşlendiğinde artık ödemeleriniz yada alacağınız hizmetler o numara üzerinden işlenecek. Bu numaralar cep telefonunuzda yada benzeri bir mobil cihazda yer alacak ve ek güvenlik önlemleriyle sizlere sunulacak.
Bu sistem tam oturduğunda yaygın olarak yapabilecekleriniz ise şunlar olacak:
-Toplu taşıma araçlarına bindiğinizde kart okuma cihazına iPhone unuzu gösterip geçebileceksiniz.
-Internet'den aldığınız bileti iPhone ile eşleştirecek ve havaalanında sadece kiosklara telefonunuzu göstereceksiniz.
-Herhangi bir mağazadan alışveriş yaptığınızda ödeme için yine temassız ödeme cihazlarına telefonunuzu gösterecek ve işleminizi kolayca halledeceksiniz.
-Marketlerde RFID teknolojisininde yaygın hale gelmesi ile, telefonunuzu herhangi bir ürüne yaklaştırdığınızda o ürün ile ilgili detaylı bilgileri anında ekranınızda göreceksiniz.
Dedikodulara göre iPhone 5 ve 2.nesil iPad ler NFC teknolojisini destekleyecekler ve iTunes ile entegre olarak çalışacaklar. Elbetteki bu teknoloji sadece iPhone'larda olmayacak, yeni nesil bütün akıllı telefonlarda da bu özelliğin gelmesi bekleniyor.
VISA'nın da özellikle NFC ile mobil ödeme konusunda çalışmaları oldukça hızlanmış durumda, Turkcell ve Avea gibi operatörler de NFC altyapısı üzerinde çalışmaktalar.
Hayatı kolaylaştırmak adına çok yakında bu teknolojide bizden bir parça olmaya yakın. Hazırlıklı olmakta fayda var :)
Tam açılımı Near Field Communication, yani Yakın Alan İletişimi olan NFC teknolojisi, uyumlu cihazların çiplerinde mevcut olan ve yaklaşık 1-3 cm uzaklıktaki nesnelerle çok hızlı bir şekilde anlık iletişim kurabilme yeteneği gösteren bir özelliktir.
Aslında NFC temassız kartlarda kullanılmaktadır. Ancak asıl bu teknolojiyi yayacak olan ise aynı tekniğin cep telefonlarına girmesi olacak. Şu anda bazı mobil cihazlarda altyapı zaten mevcut. Beklenen bu altyapının kredi kartı ödemeleri, uçak bileti alımı, toplu taşıma gibi alanlarda uygulanmaya başlanması.
Sistemin çalışma mantığı ise basit, aynı TC kimlik numaranız gibi NFC uyumlu cihazlarında özel bir numarası mevcut, bu numaralar sahipleri ile eşlendiğinde artık ödemeleriniz yada alacağınız hizmetler o numara üzerinden işlenecek. Bu numaralar cep telefonunuzda yada benzeri bir mobil cihazda yer alacak ve ek güvenlik önlemleriyle sizlere sunulacak.
Bu sistem tam oturduğunda yaygın olarak yapabilecekleriniz ise şunlar olacak:
-Toplu taşıma araçlarına bindiğinizde kart okuma cihazına iPhone unuzu gösterip geçebileceksiniz.
-Internet'den aldığınız bileti iPhone ile eşleştirecek ve havaalanında sadece kiosklara telefonunuzu göstereceksiniz.
-Herhangi bir mağazadan alışveriş yaptığınızda ödeme için yine temassız ödeme cihazlarına telefonunuzu gösterecek ve işleminizi kolayca halledeceksiniz.
-Marketlerde RFID teknolojisininde yaygın hale gelmesi ile, telefonunuzu herhangi bir ürüne yaklaştırdığınızda o ürün ile ilgili detaylı bilgileri anında ekranınızda göreceksiniz.
Dedikodulara göre iPhone 5 ve 2.nesil iPad ler NFC teknolojisini destekleyecekler ve iTunes ile entegre olarak çalışacaklar. Elbetteki bu teknoloji sadece iPhone'larda olmayacak, yeni nesil bütün akıllı telefonlarda da bu özelliğin gelmesi bekleniyor.
VISA'nın da özellikle NFC ile mobil ödeme konusunda çalışmaları oldukça hızlanmış durumda, Turkcell ve Avea gibi operatörler de NFC altyapısı üzerinde çalışmaktalar.
Hayatı kolaylaştırmak adına çok yakında bu teknolojide bizden bir parça olmaya yakın. Hazırlıklı olmakta fayda var :)
5 Nisan 2011 Salı
Facebook'taki ince hesaplar
Hemen hemen herkesin facebook'u çok aktif olarak kullandığı bu dönemde, gizlilikle ilgili endişelerde artmaktadır. Bir sürü gizlilik ayarının içinden çıkmak her geçen gün zorlaşmakta ve üstelik buna yeni ayar seçenekleri de eklenmektedir. Bunlardan sonuncusu ise Facebook'un fotoğraflarınızı çeşitli reklamlarda kullanması anlamına gelen "Facebook Reklamları" ayarıdır.
İlgili menüye Hesap->Hesap ayarları->Facebook Reklamları kısmından ulaşabilirsiniz. Karşınıza çıkan alanda;
"Facebook üçüncü şahıs uygulamalara veya reklam ağlarına adını veya resmini reklamlarında kullanma hakkı vermez. Buna ileride izin verirsek, bilgilerinin nasıl kullanılacağını senin seçtiğin ayar belirleyecektir.
Üçüncü şahıs sitelerinde, Facebook sosyal eklentileri üzerinden, reklamlardakiler dahil, sosyal bağlam görebilirsin. Sosyal eklentiler üçüncü şahıs sitesinde sosyal bir deneyim yaşamanı sağlasa da, Facebook bilgilerini sosyal eklentileri barındıran üçüncü şahıs sitelerle paylaşmaz."
şeklinde bir metin çıkmaktadır. Anlaşılacağı üzere Facebook ileride adını veya resmini reklamlarda kullanabilir.
İşte bunu engellemek için Üçüncü şahıs reklam ayarlarını düzenle seçeneğine tıklamak ve Buna ileride izin verirsek, bilgilerimi şu kişilere gösterin: seçeneğinde "hiç kimse" yi seçmek gerekmektedir.
Siz siz olun arada sırada bu gizlilik ayaları kısmına bir göz atın!
İlgili menüye Hesap->Hesap ayarları->Facebook Reklamları kısmından ulaşabilirsiniz. Karşınıza çıkan alanda;
"Facebook üçüncü şahıs uygulamalara veya reklam ağlarına adını veya resmini reklamlarında kullanma hakkı vermez. Buna ileride izin verirsek, bilgilerinin nasıl kullanılacağını senin seçtiğin ayar belirleyecektir.
Üçüncü şahıs sitelerinde, Facebook sosyal eklentileri üzerinden, reklamlardakiler dahil, sosyal bağlam görebilirsin. Sosyal eklentiler üçüncü şahıs sitesinde sosyal bir deneyim yaşamanı sağlasa da, Facebook bilgilerini sosyal eklentileri barındıran üçüncü şahıs sitelerle paylaşmaz."
şeklinde bir metin çıkmaktadır. Anlaşılacağı üzere Facebook ileride adını veya resmini reklamlarda kullanabilir.
İşte bunu engellemek için Üçüncü şahıs reklam ayarlarını düzenle seçeneğine tıklamak ve Buna ileride izin verirsek, bilgilerimi şu kişilere gösterin: seçeneğinde "hiç kimse" yi seçmek gerekmektedir.
Siz siz olun arada sırada bu gizlilik ayaları kısmına bir göz atın!
2 Nisan 2011 Cumartesi
Bedava e-book nasıl okunur?
Dijital Kütüphaneler ile herşey daha kolay daha pratik...
Artık herkesin elinde bir akıllı telefon var neredeyse, facebook-twitter-foursquare gibi uygulamaların sıklıkla kullanıldığı bu icatları kitap okumak içinde kullananlar hiç de az değil. Yasal kitaplar haliyle ücretli, tabi çoğu insan korsan olarak pdf halinde bulup indiriyor,ama emek hırsızlığının lüzumu yok diyor ve bedava e-book nasıl okunur onu anlatıyoruz.
Sistemin asıl sağlayıcısı OverDrive Media Console isimli bir yazılım. Bilgisayar ya da akıllı telefonunuz için gerekli yazılımı http://www.overdrive.com/software/omc/ adresinden indirebilirsiniz. Ardından yapmanız gereken yine aynı siteden bulundugunuz il veya ülkedeki dijital kütüphaneleri bulmak. Örneğin Ankara'da Bilkent-Hacettepe-Gazi üniversiteleri bu hizmeti sağlıyor. Bulduğunuz kütüphaneye gidip üye oluyorsunuz ve karşılığında size bu hizmetten faydalanmanız için gereken kullanıcı adı ve şifre veriliyor. Artık dijital kitap kiralamak için herşeyiniz hazır.
Overdrive dan indirdiğiniz yazılım sayesinde üye olduğunuz kütüphaneye bağlanıyor ve istediğiniz kitabı seçiyorsunuz. Kitapların kütüphanede belirli sayıda dijital kopyaları mevcut, yazılım size o kitaptan kaç kopya olduğu ve şu an kaçının müsait olduğunu bildiriyor. Kitaplar 7-14 gün arasında kiralanabiliyor ve sisteminize indiriliyor. Herhangi bir kitabın bütün kopyaları o an için kiralanmışsa sıraya girebiliyorsunuz, ve kitap boşa çıktığında otomatik olarak size haber veriliyor. Kitabı sadece Overdrive yazılımı ile okuyabiliyorsunuz, böylelikle kitabın yasal olmayan yollarla kopyalanmasının önüne geçilmiş olunuyor.
Gördüğünüz gibi dijital kütüphane aslında mantık olarak klasik kütüphanecilik şartları ile çalışıyor. Kolaylığı telefonunuzdan, ipadinizden ya da pc nizden kitaplara ulaşmak ve kiraladığınız süre zarfında buradan okumak. Kitap yazılı mecmua olmadığından kütüphaneler için daha az masraflı oluyor, haliyle çok fazla kitap sistemde bulunabiliyor.
Son olarak yine korsana hayır diyor ve dijital kütüphanenizde size mutluluklar diliyorum :)
Artık herkesin elinde bir akıllı telefon var neredeyse, facebook-twitter-foursquare gibi uygulamaların sıklıkla kullanıldığı bu icatları kitap okumak içinde kullananlar hiç de az değil. Yasal kitaplar haliyle ücretli, tabi çoğu insan korsan olarak pdf halinde bulup indiriyor,ama emek hırsızlığının lüzumu yok diyor ve bedava e-book nasıl okunur onu anlatıyoruz.
Sistemin asıl sağlayıcısı OverDrive Media Console isimli bir yazılım. Bilgisayar ya da akıllı telefonunuz için gerekli yazılımı http://www.overdrive.com/software/omc/ adresinden indirebilirsiniz. Ardından yapmanız gereken yine aynı siteden bulundugunuz il veya ülkedeki dijital kütüphaneleri bulmak. Örneğin Ankara'da Bilkent-Hacettepe-Gazi üniversiteleri bu hizmeti sağlıyor. Bulduğunuz kütüphaneye gidip üye oluyorsunuz ve karşılığında size bu hizmetten faydalanmanız için gereken kullanıcı adı ve şifre veriliyor. Artık dijital kitap kiralamak için herşeyiniz hazır.
Overdrive dan indirdiğiniz yazılım sayesinde üye olduğunuz kütüphaneye bağlanıyor ve istediğiniz kitabı seçiyorsunuz. Kitapların kütüphanede belirli sayıda dijital kopyaları mevcut, yazılım size o kitaptan kaç kopya olduğu ve şu an kaçının müsait olduğunu bildiriyor. Kitaplar 7-14 gün arasında kiralanabiliyor ve sisteminize indiriliyor. Herhangi bir kitabın bütün kopyaları o an için kiralanmışsa sıraya girebiliyorsunuz, ve kitap boşa çıktığında otomatik olarak size haber veriliyor. Kitabı sadece Overdrive yazılımı ile okuyabiliyorsunuz, böylelikle kitabın yasal olmayan yollarla kopyalanmasının önüne geçilmiş olunuyor.
Gördüğünüz gibi dijital kütüphane aslında mantık olarak klasik kütüphanecilik şartları ile çalışıyor. Kolaylığı telefonunuzdan, ipadinizden ya da pc nizden kitaplara ulaşmak ve kiraladığınız süre zarfında buradan okumak. Kitap yazılı mecmua olmadığından kütüphaneler için daha az masraflı oluyor, haliyle çok fazla kitap sistemde bulunabiliyor.
Son olarak yine korsana hayır diyor ve dijital kütüphanenizde size mutluluklar diliyorum :)
1 Mart 2011 Salı
Uzay uzay uzay diye bağıran değnekçiler geliyor !!!
İnsanoğlu'nun bu dünya ile yetinmeyişinin sonuçları yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlıyor. İlle de uzay diye tutturan bilim insanları ve ille de çok para diye tutturan girişimciler sonunda inanılması zor bir olaya imza attı ve herşey yolunda giderse bir kaç yıl içinde uzaya yolculuk için bilet satışlarını başlatmaya karar verdi. Virgin Galactic isimli firma tasarladığı uzay aracı ile sizi 4 dakikalığına uzaya götürecek ve yerçekimsizliğin o muhteşem hazzını (gidenler öyle diyor durumumuz iyi değildi ben gidemedim :/ ) dünya manzarası eşliğinde müşterilerine yaşatacak. Tabi bunun bir maliyeti olmalı, ve o da şimdilik 200.000 dolar.
Baktığınız zaman bu para çok görünebilir, ama bunun için firmaların bilimsel araştırmalara neredeyse milyar dolar seviyesinde para ayırdıklarını düşündüğünüzde çok da fazla görünmüyor.
Tabi bu sektörde de rekabet olmaz mı ? Blue Origin ve Armadillo Aerospace firmaları da uzay turizmi için kendi uzay araçlarını tasarlamaya devam ediyorlar. Görünen o ki yakın bir gelecekte uzay turizmi de gözde tatil planlarının arasına girmeye başlayacak. Tabi şimdilik kimse size uzayda 1 haftalık tatil paketi sunmuyor, ama yaşadığımız dünyaya kısa süreliğine de olsa bir de yukarıdan bakmak çoğu insan için ilginç bir deneyim olacaktır.
Bakalım uzayda ilk evlenme teklifini kim yapacak? Fikir benim teklifi yapandan telifimi alırım :)
Baktığınız zaman bu para çok görünebilir, ama bunun için firmaların bilimsel araştırmalara neredeyse milyar dolar seviyesinde para ayırdıklarını düşündüğünüzde çok da fazla görünmüyor.
Tabi bu sektörde de rekabet olmaz mı ? Blue Origin ve Armadillo Aerospace firmaları da uzay turizmi için kendi uzay araçlarını tasarlamaya devam ediyorlar. Görünen o ki yakın bir gelecekte uzay turizmi de gözde tatil planlarının arasına girmeye başlayacak. Tabi şimdilik kimse size uzayda 1 haftalık tatil paketi sunmuyor, ama yaşadığımız dünyaya kısa süreliğine de olsa bir de yukarıdan bakmak çoğu insan için ilginç bir deneyim olacaktır.
Bakalım uzayda ilk evlenme teklifini kim yapacak? Fikir benim teklifi yapandan telifimi alırım :)
28 Şubat 2011 Pazartesi
Horlama deyip geçmeyin !
Horlama bugün tıbbi bir sorundan ziyade sosyal bir sorun haline de gelmiştir. Oda arkadaşı seçiminde istenmeyen insan olmanız, gürültülü bir gecenin sabahında acımasızca eleştirilmeniz gayet olasıdır. Tabi her ne kadar sosyal sorunlarla karşınıza çıksa da horlama sağlığınızı ileri safhalarında ciddi olarak tehdit edebilir. Küçük dilin uzun ve kaslarının sarkık olması, geniz etinin büyümesi , burun tıkanması gibi sorunların yol açtığı horlama, geçici olduğu gibi kalıcı da olabilir. Kalıcı horlamalarda en büyük problem ise solunumun uykuda durması anlamına gelen Apne'dir. Apnesi ilerlemiş olan bir insanın solunumu en az 10 saniye süre ile duraksar ve bu olay saatte 10 kezden fazla olur. Bu da kallp krizini tetiklemeye varacak kadar ciddi etkilere yol açabilir. Bu nedenle, horlaması uzun süredir var olan her insan uyku laboratuvarlarında muhakkak bir gece geçirmeli ve ölçümlerini doktorlara yorumlatarak durumunu gözden geçirmelidir. Daha sonrasında gerekli tedbirler alınacaktır. Ameliyat ile düzeltilebilen durumlara müdahaleler yapılır ve hasta sağlığına kavuşturulur.
Apne ile ilgili detaylı bilgiler daha sonraki yazı da aktarılacaktır...
Apne ile ilgili detaylı bilgiler daha sonraki yazı da aktarılacaktır...
20 Şubat 2011 Pazar
Bir format dönüştürücü tavsiyesi. Prism Video Converter...
Bir çok insan çeşitli nedenlerle bir formattaki videoyu başka bir formata dönüştürmek zorunda kalmış ve başlamıştır google da araştırmaya. Özellikle de çoğu formatı oynatmayan Apple ürünlerinin kullanıcıları.
Aramalar sonucu janjanlı tonlarca program bulmuş ama kiminin performansından kiminin kocaman kocaman reklamlarından kiminin de parasından memnun kalmamıştır bu kullanıcılar. Çok amaçlı çok profesyonel programlar elbetteki tonla bulunmaktadır ama kullanıcıların çoğu olaya işim görülsün yeter diye bakmaktadırlar.
İşte size işinizi gören harika bir program: Prism Video Converter.
En sık kullanılan bütün video formatlarını destekler ve her format arasında dönüştürmeyi sizin için hızlıca yapar. Arayüzünün basitliğe hayran kalacaksınız. Mouse u yere vura vura kullanan, hala o hassasiyeti yakalayamamış babam bile çok rahat kullanabiliyor gerisini siz düşünün :)
Benden tavsiye etmesi, sizden denemesi...
http://www.nchsoftware.com/prism/index.html
Merhaba
Normalde giriş yazılarını sevmem, konuya direk ve mümkünse tam ortasından atlamak daha bi tarzımı ifae ediyor. Ama baktımki illa bi giriş yazısı istediler, potansiyel hayranlarımı üzmemek adına birşeyler karalayayım dedim.
Şiir yazarım arada, iyi uydururum çünkü kafiyeli kafiyeli, bide insan duygularını saklayamayınca...Teknoloji hakkında yazılar yazdım yıllarca, insanları "lan yine kazıklandık arkadaş bu paraya bu makina olur mu" gibi yakınmalardan, "vay arkadaş bu özellikler çok gereksizmiş, nie gittik bu modeli aldık" gibi pişmanlıklardan, "ya ben anlamıyorum bu uçak nasıl uçuyor, hayvan gibi alet ama havada gidiyor" gibi bilinmezlerden kurtarmayı görev adledmiştim kendime.
Bugün bu maceraya kendi blogumda başlamak güzel olacak umarım. Bakalım görücez, sıkılırsam bırakırım, para mı saydık sanki sayfa başına :))
Bu bir başlangıç olsun der ve giriş yazısını burada noktalarım, ve ardından ilk haber yazıma başlarım. Önce şu derbi maçı bi bitsin de :)
Kendinize mukayit olun...
Şiir yazarım arada, iyi uydururum çünkü kafiyeli kafiyeli, bide insan duygularını saklayamayınca...Teknoloji hakkında yazılar yazdım yıllarca, insanları "lan yine kazıklandık arkadaş bu paraya bu makina olur mu" gibi yakınmalardan, "vay arkadaş bu özellikler çok gereksizmiş, nie gittik bu modeli aldık" gibi pişmanlıklardan, "ya ben anlamıyorum bu uçak nasıl uçuyor, hayvan gibi alet ama havada gidiyor" gibi bilinmezlerden kurtarmayı görev adledmiştim kendime.
Bugün bu maceraya kendi blogumda başlamak güzel olacak umarım. Bakalım görücez, sıkılırsam bırakırım, para mı saydık sanki sayfa başına :))
Bu bir başlangıç olsun der ve giriş yazısını burada noktalarım, ve ardından ilk haber yazıma başlarım. Önce şu derbi maçı bi bitsin de :)
Kendinize mukayit olun...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)