19 Kasım 2013 Salı

Senin Hayatın Kaç Gigabyte ?

Başlıktaki soru size garip gelebilir elbette. Hatta duyduğunuz ilk anda bir süre şaşkın şaşkın bakabilir sonra da pardon(?) şeklinde bir tepki bile verebilirsiniz. Peki birçok şirketin iş alımlarında yeri geldiğinde sizleri sanal dünyada arayıp hakkınızda araştırma yaptıklarını söylesek! Ya da yeni sevgililerinizin isminizi Google’a yazıp geçmişinize yolculuk yapmaya çalıştığını, Facebook’taki arkadaşlarınızı tek tek gezdiğini, özellikle kendi cinsinin sizin duvarınıza, fotoğraflarınıza yazdığı yorumları ve sizin cevaplarınızı didik didik ettiğini belirtsek bir şeyler canlanır mı aklınızda? Bir de Facebook zaman tüneli desek! Bugüne kadar Google’a isminizi yazdığınızda karşınıza neler çıktığına hiç detaylıca baktınız mı mesela? “Sanal iz” terimi ne ifade ediyor size? Eğer soru hala hatalı gibi geliyorsa bu ipuçları ile birlikte yazıyı okuyup biraz daha durup düşününce sorunun hiçte tuhaf olmadığına kanaat getireceksiniz.
Hayatınızın geçmiş dönemlerini hatırlamak isteseniz ilk ne yaparsınız? Ya oturup derin derin düşünürsünüz, ya da arkadaşlarınıza, anne babanıza sorarsınız, veya açıp bilgisayarı eski fotoğraflarınıza, sağa sola çeşitli dosyalar içinde iliştirdiğiniz notlara bakarsınız. Muhtemelen çoğunuz son şıkkı tercih edersiniz. Çünkü günümüzde artık hemen hemen her bilgi dijital ortamda. Hayatın özel anlarına ait en değerli ayrıntılar, fotoğraflar bile sosyal ağlarımızdaki hesaplarımızda. Her “tık” ile birlikte sanal dünyaya kolay kolay silinmeyecek bir iz bırakıyorsunuz aslında. Üstelik bu iz karda da belli oluyor, güneşli havada da !
Facebook, Twitter gibi  sosyal ağların ve bir çok gizli / özel yazışmalarımızı yaptığımız maillerimizin insanın doğal bir parçası haline dönüştüğü günümüzde çoğu ebeveyn çocuğu daha doğmadan onun adına bu platformlarda hesap açmaya başlıyor. Sonra da o hesaptan çocuğunun gün ve gün gelişimini, fotoğraflarını paylaşıyor. Eli klavye tutmaya başladıktan sonra da o çocuk devralıyor hayatını adı konulmamış dijital günlüklere piksel piksel işlemeyi.
Şimdi geçmişinize yolculuk yapmak için, ilk attığınız twite bir bakın mesela. Sonra bu zamana doğru gelin. Ne acılarınızı paylaşmış, ne mutluluklarınızı dökmüşsünüz ortaya. Ya da Facebook’taki ilk eklediğiniz fotoğraflarınıza bir bakın. Ya üzerinizdeki kıyafeti çok saçma bulursunuz, ya da yüz ifadenizdeki çocukluğa güler geçersiniz. Bazı fotoğraflardaki sizi tanımazsınız bile. İlişki durumunuz kaç kere değişmiş? Hatta bir bakarsınız, zamanında arkasından konuştuğunuz birisine bugün aşk sözcükleri döşemişsiniz. Bakın bakalım o zamanlar da ne kadar arkadaşınız varmış şimdi yüzünü dahi görmediğiniz.
Mail kutunuzu açıp gönderilenler kısmında ilk attığınız maile bir gidin şimdi. Kimlere neler söylemişsiniz? Ya da o zaman harika komik yazışmalar yaptığınız bir arkadaşınızın şimdi yüzünü dahi hatırlayacak mısınız? Ne kadar da kolay vazgeçmişsiniz değil mi? Yaşadığınız onca acıyı bazen içinize atıp kırık kalp şeklinde ekranda beliren bir simgeye dayamışsınız sırtınızı.
Bugün Twitter’daki takipçiniz, Facebook’taki arkadaş sayınız kadar ilgileniyor neredeyse bazı insanlar sizinle. Günlük yazarken bir düşünme vardır mesela. O günün sabahından akşamına olanların ince bir muhasebesi de yapılır kağıda dökülürken düşünceler. Ama sosyal ağlarda cümleleriniz bile cep telefonunuz tarafından otomatik seçiliyor. Ve gün geçtikçe bilgisayarlara akıttığımız hayatımız oradaki dünya gibi 1 ve 0’lardan oluşmaya başlıyor. Arkadaş olarak eklemek, yani bir tuşa basıp istek göndermek kadar kolay oldu seni seviyorum diyebilmek.
Geçmişinize yaptığınız bu yolculukta şu an pişman olduğunuz birçok sözünüzü bulacaksanız. Siz şu anda silebilirsiniz. Ama ya birileri siz silmeden görürse! Ya o gün sizin için çok sıradan olan bir cümle, bugün en büyük sırrınızsa? İnsan biraz ürküyor değil mi? Çünkü siz belki de hiç olayın bu kısmını düşünmeden her şeyinizi sizden çok uzakta bir bilgisayara dökmeye başladınız. Üye olurken hiç okumadan imza attığınız bir metinle de bu bilgilerinizin silseniz dahi bir süre daha dijital hayatta var olmasına, başkaları ile paylaşılmasına izin bile verdiniz!

Ve bugün doğru kullanıldığında çok faydalı olabilecek sosyal ağlar insanlar arasındaki mesafeleri kaldırdı ama ruhlar arasındaki mesafeleri uzaklaştırdı aslında. “Enter” tuşuna bastığınız anda paylaştığınız bilginin tüm dünyaya yayıldığını da aklınızın bir köşesinde bulundurun. Unutmayın paylaştıklarınız hayatınız, kullanım alışkanlıklarınız, aşklarınız, nefretleriniz, hatta şimdilerde nerede ne yiyip ne içtikleriniz. Günümüzde bilgisayar güvenliğinin de birçok sıkıntılara gebe olduğunu hatırlatmakta fayda var. Yanlışlıkla elinizden kaybettiğiniz hesaplarınızdan sizin adınıza yapılan yazışmaların başınıza açacağı işleri yıllarca toparlayamayabilirsiniz. Bugün paylaştığınız bir twitin ne zaman karşınıza nasıl çıkacağını bilemezsiniz. O yüzden hayatınızı sanal bir ortama fazlaca endeksleyip siz eşittir sosyal ağ denkleminin parçası olmayın. Sosyal ağlar ve maillerinizdeki bütün bu yolculuktan sonra başlığı tekrar sormakta fayda var; evet baktınız mı sizin hayatınız kaç gigabyte mış ?

Twitter’da Nasıl Trend Topic (TT) Olunur?

Twitter’da Nasıl Trend Topic (TT) Olunur?
Sosyal medyanın neredeyse günlük ihtiyaç haline geldiği günümüzde haliyle birçok beğeni kriteri de bu platformlar üzerine kurulmuş durumda. Youtube’da en çok izlenen video, Facebook’ta en çok paylaşılan durum ve Twitter’da Trend Topic (en çok konuşulan konu) gibi kavramlar adeta bir yarışmanın ödülü gibi lanse edilmeye başlandı.
Fakat diğerlerine nazaran daha dinamik olması nedeniyle bu ünvanlardan en sık değişeni ve en çabuk yayılanı Twitter’ın otomatik olarak atadığı Trend Topic yani “TT” ünvanı.  Okuduğunuz bir çok haberde, haberin öneminin vurgulanması için “bir anda twitter’da en çok konuşulan konu oldu” cümlesini  görmüşsünüzdür. Peki gerçekten “TT” olmak o konunun çok önemli, çok popüler olduğunun kesin kanıtımıdır. ”TT” olmak gerçekten zor bir iş midir? Biz Twitter’in istatistiklerinden ve algoritmasının çalışma mantığından yola çıkarak TT olmanın kriterlerini verelim siz de TT’nin ne kadar önemli olduğuna karar verin.
-Twitter’da bir başlığın en çok konuşulan konu olması için öncelikle “yeni” olması gerekmektedir. Daha önceden TT  listesine girmiş bir konunun yeniden o listeye girmesi hemen hemen imkansızdır. Bunun tek yolu, aynı başlığın çok sayıda yeni kullanıcı tarafından tekrar konuşulmasıdır. Örneğin #newyear başlığı her yıl tekrarlanan bir konu ancak bu konu üzerinde tahmin edersiniz ki her yıl eklenen milyonlarca yeni twitter kullanıcısı konuşmaktadır. #bieber başlığı da aslında oldukça popüler bir konudur. Ama bu başlık hakkında konuşanlar hep aynı hayran kitlesi olduğu için TT listesine girememektedir.
-Trend Topic aslında günlerdir konuşulan bir konuyu barındırmaz. Daha ziyade anlık güncellemelerle kullanıcının o anın en ateşli konusunu görmesi sağlanır. Sayılarla anlatırsak A konusu 10 gündür konuşuluyor ve toplamda 10.000 kez twit edilmiş olsun. Bunu saate yayarsak saatte yaklaşık 42 twit yapar. B konusu ise 1 saat içinde 1000 twit almış ancak 10 güne baktığınızda 6000 kez twit edilmiş olsun.  Bu durumda B konusu trend topic de görülecek ancak A konusu görülmeyecektir. Çünkü anlık çalışan algoritma mantığında A konusunun ivmelenmesi B ye nazaran oldukça düşüktür. Birçok eylemin ya da konserin bir anda TT listesine girmesinin en önemli sebebi budur. Çünkü 1-2 saat içerisinde gerçekleşen aktivite sırasında insanlar yoğunluğunu tamamen o konuya vermektedirler.
-Tahmini olarak kaç twit gerekir diye sorabilirsiniz. Bu tamamen günün yoğunluğuna göre değişir. Gece vakitlerinde gereken twit sayısı elbetteki gündüze nazaran daha azdır. Ülkemizi düşündüğümüzde bizim prime time zamanımızda ABD’nin çoğu kullanıcısı uykuda ya da işte olduğundan ülkemizde akşam saatlerinde bir anda patlak veren bir konunun TT listesine girmesi oldukça kolaydır.
-Atılan twit sayısından daha da önemli olanı twitlerin mümkün olduğunca farklı kullanıcı tarafından atılması. Yani 100 kişi bir konu hakkında saatte 100.000 twit bile atsa 10.000 kişinin saatte attığı 20.000 twit kadar Trend Topic’e girme şansı yoktur.
-Konuşulan konu belli bir kesime hakaret içermemeli, düzgün bir dille yazılmalı ve belli bir kesimi rencide edecek siyasi bir içerik barındırmamalıdır. Bu tip konular twitter tarafında TT’ye girmemesi için engellenmektedir.
- TT listesi varsayılan gösterimiyle bölgeseldir. Yani Türkiye’den girdiğinizde gördüğünüz bir TT konusu, Amerika’dan twitter’a girdiğinizde listede görünmeyebilir. Bunun sebebi o bölgeye uygulanan bir sansür değil muhtemelen o konunun o bölgede daha önce yoğun bir şekilde işlenmiş olmasıdır.

Bütün bu kriterler göz önüne alındığında ülkemizde yüzbinlerce takipçisi bulunan bir ünlünün prime time zamanında ortaya TT olması için attığı bir konunun TT listesine girme ihtimali oldukça fazladır. Aynı şekilde o an oynanan önemli bir derbi müsabakasında yaşanan bir an, twitter’da bir anda binlerce kişi tarafından konuşulur ve TT listesine girer. Ancak bu genelde saman alevi gibi olmaktadır. Akşam 8’de TT olan konuyu gece 12’de listede bulamayışınızın en önemli sebebi budur.