Doğdum, doğduğumu güneşi gördüğüm anda anladım, elimi uzatmaya çalıştım, çocuktum, farkına varamadım uzak olduğunun, sonra bıraktım seyretmeye daldım, emeklemeye başladım, ayağa kalktıkça düştüm, bazen oturdum, genelde uyudum, okul başlıyo dediler gittim, defter kitap verdiler, yaz dediler yazdım oku dediler okudum, zaman zaman sıkıldım, gün geçtikçe büyüdüm, bi dünya varmış dışarıda kocaman onu gördüm, sınav var dediler, çalıştık kazandık, üniformayı atma vakti gelmiş, meğer hayat denen canavar şimdi dirilmiş...
Sevdim, sevildim, belki sevildiğimi zannettim, belki sevilecek kadar sevmedim, belki de severken sevilmek istedim, ama biliyorumki hep gerçekten sevdim, sadece sevdim, umutlarım vardı, yada kendi yalanlarımdan oluşturduğum hayallerim, kırıldım, gün geldi ağladım, sonra yine ağladım, zaman zaman mutlu da oldum, gülümsedim, bazen içten gelerek, bazen inadına, hor görmedim, kıskanıldım, yeri geldi kıskandım...
Yağmuru çok sevdim, karı sadece ilk yağdığında, sonbaharın sarısını aldım, baharın yeşiline kattım, kendi oluşturduğum kışda üşüdüm, yazımı sıcak tutayım derken yandım, pes etmedim, baş kaldırdım, ama hakedene, yüreğimi adadım, yüreğin değerini bilene, yaşadım, her çeşidini tanıdım, bana göre değil derken benimle tanıştım, beni, beni ben yapan senlere adadım, senleri sevdim, bazen de o senler tarafından sevildim, terkedildim, istenmedim, istemeyen de sağolsun dedim, arkamı hiç dönmedim, sırtını dönene hep seslendim, duyanı oldu duymayanı, belki de duymak istemeyeni...
Okudum, gezdim gördüm, yeri geldi yeter dedim, yetmez dedi hayat, al sana bi tane daha, tekrar emeklemek istedim, yeniden başlamak, geri gitmek geldi içimden, çocuk olmak tazeden, içim yangın yeri iken, yana yana su isterken, susuz yağmurlara bile hasretken, zaman geçerken, düşündüm, düşündükçe büyüdüm, çekilip bi köşeye indiğim hayat sahnesini seyre daldım, başımı omuz yerine boşluğa dayadım, boşluktan medet umarken, gelen geçenin derdine tanıklık yaptım, gel gitler içinde yaşadım, yaşadıkça yazdım, yazdıkça yaşadım......
2 Temmuz 2011 Cumartesi
Geçmişten bir derleme...
Yürüyorum yavaş ve dalgın adımlarla, kalabalık ama yalnızlık kokan bir kaldırımda, burnumun ucunda birden bire bir ıslaklık hissediyorum, bu, havadan düşen bir su tanesi olsa gerek, nereden geldiğini anlamaya çalışırken bir damla daha, yüzümü gökyüzüne kaldırdığımda yüzümün her noktasına çarpıyorlar hızlı hızlı, gökten yine bir güzellik yağıyor, yine yağmur başlıyor ... Islanmamak için kaçmaya başlıyorum, yağmurun en şiddetli anında, birden duruyorum yolun ortasında, gökten ya sen yağıyorsan diye, o seninle tanıştığım, deli gibi ıslandığım güzel gün geliyor aklıma, ya hala oradaysam, o zaman neden kaçayım diyorum senden... duruyorum öylece, insanlar kaçışırken ben keyfini çıkarmaya çalışıyorum... gök gürlüyor, önce korkuyorum, sonra yine sen geliyorsun aklıma rahatlıyorum, gökten ya sen yağıyorsan diye... Yağmuru çok seviyorum artık, hızlıca düşen yağmur taneleri, birden ortaya çıkan gökkuşağı misali, sen oluveriyorsun diye...
-----------------------------------------------------------------------------
-----------------------------------------------------------------------------
-----------------------------------------------------------------------------
-----------------------------------------------------------------------------
Yemyeşil bir kırda birbirinden güzel çiçekler arasında otururken tek başına, hafif esen rüzgarın savurduğu başakların başları selamlar rüzgarın içindeki hüzünleri, mutlulukları, yaşanmış ya da yaşanacak olan hikayeleri... böyle bir anda gözünün önünde uçuşmayan başlayan rengarenk bir kelebek dağıtır dikkatini, kanadındaki mucizeye dalarsın hafifçe, bilirsinki her renk ayrı bir güzellikten gelmedir, umuttur aslında o güzel kelebek, ve bu güzelliğin sana denk gelmesi o günün sana özel bir sevincidir, ve bu sevinç güzel yüzünde güzel bi gülümseme yaratır, daha da güzelleşir çehren....
İşte o kelebeğin gülümsemesi tadında bir gülümseme yaratması dileği ile.... günaydın...
Sessiz bir anımda, sıkıntılıyken sesim kesildiğinde, içimden gelenlerin haykırışı oluyorsun aniden,
gönlümün dar sokaklarına birdenbire gelen bahar oluveriyorsun, karları eritiyor, yollarını açıyorsun,
özlemlerim, özleşmelerimin oluyorsun, gece hayallerimin güzel misafiri, dünyamı döndüren güç oluyorsun,
suskunluğumu bozmamım tek nedeni, başımı kaldırışımın sebebi oluyorsun... Onun için, bugünlerde dinlediğim tek insan olarak, bana benim bu huysuz anlarıma rağmen yardımcı olduğun için, desteğin için teşekkürler...Deniz, çarşaf çarşaf maviliğinde hafif hafif dalgalanmakta,
üstelik, üzerine düşen güneşin ışıklarını en zarif haliyle yansıtarak,
uzaktan sesi gittikçe azalan gölge gibi simsiyah bir gemi geçiyor,
seyrek dumanı, içinde binlerce hikayesi ile...
Doğanın sessizliğinde güzel bir bayan ayaklarını uzatmış seyrediyor bu olan biteni,
hemen deniz kıyısının dibinde, duruluğu sanki denizden gelmişçesine...
Derken kıyıya vuran dalgalar biraz daha şiddetleniyor,
her vurduklarında getirdikleri şişenin bir parçası daha görünüyor,
dalgaların nihayet kıyaya getirdikleri bir şişe ve içinde küçük bir not,
denizin kıyısındaki güzel, şişeyi açar ve notu okumaya başlar:
"Deniz mavisinin huzurunu taşıyan bu duru güzel için,
kendi tatlılığı tadında bir günaydın sakladım şişenin içine,
okuduğunda denize doğru gülümsesin diye,
günaydın gün güzeli..."
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)